ŞANS


İki hafta kadar blog da yeni bir kitabın analizini paylaşmadığımdan bugün bu kitaptan bahsetmeye karar verdim. Bu kitabı Karadeniz turunda okuyup bitirsem de yazmaya anca vakit bulabiliyorum. Geçenlerde fark ettim ki yalnız 1-2 kitabı beğenmeyip eleştirmişim diğer okuduklarımın hepsini gayet beğenip de okumuşum bu yönden kendimi şanslı hissetmiyor değilim. Çünkü okurken biraz da hislerinizi katarak okumak önemli. Misal ben bir kitabı okurken sürekli düşünerek okurum, kendimce yorumlarım bir sonraki sayfalara geçmeden önce. Yada tahminlerde bulunurum çünkü ancak o zaman gerçekten bir kitabı benimseyerek okuduğumu fark ettim. Her neyse bugün sana bahsedeceğim kitap yine mükemmel bir kitap. İlk başlarda ne kadar basit bir kurguyla başladığını düşünsem de okudukça beni yanıltan kitaplardan olması da beni bir hayli mutlu etti. Kitabın içeriği başlıklar halinde değil. Yani sayfanın yarısına gelmeden kimin hayatından bahsediyor anlamakta geç kalıyorsunuz. Ama bu o kadar da önemli değil tabi ki. Ana karakterlerimiz bu sefer iki kişi değil de dört kişi aslında. İki hayatın birleşiminden oluşuyor çünkü olaylar. Ellie Tucker ve Nolan Cook iki yakın arkadaş belkide birbirlerinin çocukluk aşklarıydı. Caroline Tucker ve Alan Tucker. Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Caroline o kadar güzeldi ki. Alan'ın sürekli onu emri altında tutması, kıskançlık derecesinin hastalık haline gelmesinin sebebi buydu. Caroline bu ağır şartlara kaldıramadığından o zamanların en popüler şarkıcısı Peyton Anders'ta aramıştı mutluluğu. Annesinin bu ihaneti Ellie'yle Nolan'ın birbirinden çok uzaklaşmasına neden olmuştu. Babası, annesinden intikam almak için onu San Diego'ya götürdü. Ve 11 senelik hasret böylelikle başlamış oldu. Yazar iki şeyi kitabında oldukça yoğun bir şekilde işlemiş. Aile bağlarının önemi ve Yaratıcıya olan inancın gerekliliği. Çünkü kaderine inanınca ve olayların ilahi bir kudret tarafından oldukça planlı bir şekilde ve bir neden-sonuç ilişkisi içinde yazıldığını bilmek Ellie Tucker için geç olsa da güç olmamıştı. Yaşadığı şeyler rastgele değildi çünkü. Hepsinin bir nedeni ve sonrasında doğurduğu bir sonucu olmuştu mutlaka. Bu kitapta önem verilen bir diğer şeyde affetmenin insanın içindeki yükü azalttığıdır herhalde. Çünkü bir şeylere, insanlara, olaylara ne kadar kinlenirsek o kadar mutsuzluğu da beraberinde getiririz. Affetmek aslında kadere ne kadar inandığımıza da bağlı aslında. Affetmek kaderi kabulleniş biçimi belkide. Çünkü yaşanması gereken şeyler vardır bu şeylerin içinde illaki hata olacak ve hatayı yapan biri olacaktır. Geçmişe takılıp kalmak yerine affetmeyi bilmek inan bana daha kolay olacak. Yazarında dediği gibi ''Affetmek, affedeni özgür kılar..''

Yorumlar

En Çok Okunanlar