MUHÂKEME

Merhaba kıymetli okuyucum son zamanlarda kendimi oldukça iyi hissediyorum. Ve ne zaman başımıza kötü bir olay gelse ve o olay sonucunda üzülsek de vicdan rahatlığı diye bir şey var ki akıttığın o gözyaşları canını yakmaktan çok kalbinin ferahlamasına ve akan her damlayla olayları görme biçimini de temizliyor, iyileştiriyor. Bugün bahsedeceğim konu başlıktan da anladığın üzre ''Muhakeme''. Bu güzel ve bir o kadar anlamı da büyük olan kelimemizin manası ise şu şekilde: Akıl yürütme. Etraflıca düşünme. Ve yaşanılan bir olay karşısında iki tarafı dinleyip hüküm verme şeklinde de açıklanabilir. Bahsedeceğim bu güzel kelimemiz karar verme ve hakimiyet manasındaki hüküm kelimesinden türetilmiş. Fazla uzatmadan ve seni de sıkmadan yaşadığım hadiseyi anlatmaya başlamak istiyorum artık.  Bir önceki yazımda bahsetmiştim Köfteci Ramiz'de çalışmaya başladığımı ve anlatacağım olay da çalıştığım yerde yaşandı. Köfteci Ramiz'de benimle birlikte 3 tane daha yarı zamanlı ve bir tane de tüm gün çalışacak olan arkadaş var. İlk gün en erken ben vardım mekana. Her neyse teker teker geldi önce şef sonra da işe yeni alınan diğer garsonlar. Yarı zamanlı çalışanların adları sırayla Kadir, Enes ve Sefa. Benden 2 yaş küçükler. Tam zamanlı çalışacak olan da Semra o da benden 1 yaş küçük. Şefle de ben yaşıtız. Her neyse çalışırken telefonla ilgilenmek yasak. Enes'i de müdür telefonla konuşurken gördü baya kızdı. Daha sonra yeri süpürmesini istedi ama gene bağırarak sert bir dille. Benim içim acıyor tabi tövbe istiğfar çekip duruyorum. Bir kaç saat geçtikten sonra mekan tıklım tıklım doluyor, herkes harıl harıl çalışıyor. Enes'e mutfakta bir iş verdi müdür. Sonra taa salondan mutfaktaki bağırma sesi geldi, müşteriler birbirine falan bakmaya başladı. Bir baktım Enes üniformasını çıkartmış başı öne eğik biçimde mekandan çıkıyor. Sonra Sefa'dan öğrendim ki müdürün birini işten çıkartması gerekiyormuş. Bu yüzden olan da Enes'e oldu. Hayır madem birini çıkartman gerekiyor bunu uygun bir dille yanına çağırarak anlat yani. Ne diye millete rencide edecek şekilde davranıyorsun ki çocuğa. Benden küçük olduğu için direk kardeşim aklıma geldi onu öyle görünce. O yüzden içim acıdı bu kadar. Her neyse ben yurt girişleri 9.30 olduğundan bir saat erken çıktım işten. Yurda geldim direk uyuya kalmışım çünkü 11 saat ayaktasın ve hiç durmadan sipariş alıyorsun. Nasıl etkilendiysem yatağa yattığım gibi aklıma Enes geldi. Çünkü çok üzüldüm. Daha benden küçük olduğu için ve hiç bir kabahati yokken kalbi kırıldı bir çok yerinden. Sabah oldu yarım saat geç kaldım işe, hemen lafı çarpıttı tabi ki Arslan denen müdür.Bir kaç saat sonra mutfakta çalışan Emine abla müşteriler gelmeden beraber kahvaltı yapacağımızı söyledi. Sofrayı hazırladık. Arslan abinin bir şey açıklaması gerekiyormuş o yüzden hazırlanmış bu kahvaltı. Anlattığına göre dün Köfteci Ramiz'de ki müdürlük görevinden alınıp başka bir mekana geçişini yapmışlar. Anladım ki iki gündür kızgın ve mutsuz olmasının nedeni buymuş. Belki de bu moral bozukluğundan Enes'i de işinden attı ya da bazı anlar da bizim de kalbimizi kırdı. O zaman anladım ki ön yargılı davranmışım. Muhakeme yapmak karşı tarafın yerine kendini koymakmış meğer. O zaman anlayabiliyormuşsun davranışlarının nedenini. :)) Ha bu arada günün sonunda yarı zamanlı çalışanların hepsini (bende dahil olmak üzere), biz tam zamanlı çalışabilecek eleman arıyoruz deyip kovdu. İlk kez bir şeylerin sorumluluğunu bu derece üstlenmişken sırf derslerimin yoğunluğu nedeniyle işimden olsam da nasip buymuş deyip kaderime boyun eğdim. Kimse duymasa da Allah duymuş olacak ki kalbimin kırıldığını bu sabah yeni müdürümüzün yarın seni görmek istiyorum dediği bir telefonla uyandım. Sabırsızlıkla yarını ve yazılanı yaşamayı bekliyorum. Bu da böyle bir anımdı. Umarım sıkılmamışsındır. Sanırım en uzun yazımdı. Bıkmadan sonuna kadar okuman dileğiyle. Hoşça ve umutla kalasın :)))

Yorumlar

En Çok Okunanlar