HASBELKADER

Merhaba güzel okuyucum;
Bugün sana dilimize Arapça'dan geçmiş olan ''hasbelkader'' kelimesiyle ilgili düşüncelerimi anlatmak istiyorum. Bu, söylenişi güzel olduğu kadar anlamı da güzel olan kelimemizin manası ise şu şekilde: Bir şekilde. Tesadüfen. Rastlantı sonucu.
Hayatımızda biliyoruz ki hiçbir şey tesadüfen olmaz. Kadere inanan biriysen eğer bunu biliyorsundur zaten. Ve bende önceden çok sorgulasam da zaman geçtikçe kadere olan inancım daha çok artıyor. Senin de aklına gelmiştir kesin. Allah zaten biliyordu, o yazdı kaderimizi biz yaşıyoruz. Aksine yanlış bildiğin bir şey var. O yazdığı için biz yaşamıyoruz. Allah bizim ne yapacağımızı bildiği için onu önceden yazmış zaten. Şöyle anlatayım aynayı yüzüne yakınlaştırdığın da görebildiğin tek şey burnundur işte o ayna da gördüğün burun bizim hayatta gördüğümüz, görebileceğimiz kısımdır sadece, ama aynayı uzaklaştırdığında yüzünün tamamını görürsün bu da Allah'ın görme kudretidir. Bu sadece bir örnek.  Bir de babamın bana anlattığı şekliyle anlatmaya çalışayım. Büyükçe bir tepedesin ve sağdaki yolla soldaki yoldan geçen arabaları görebiliyorsun. Ama arabalar birbirlerini göremiyor. Sen birazdan çarpışacaklarını tahmin edebilirken onlar hiçbir şeyden habersiz yollarına devam ediyor. Peki kaza sonucunda şöyle bir sonuca varabilir misin? Sen gördüğün için mi onlar kaza yaptı? Tabi ki de hayır. Bunun gibi Allah'ta bizi görüyor ve ne yapacağımızı önceden biliyor. Demem o ki aslında hasbelkader demek tesadüf sonucu gelişen olay değil de kaderin hasebi, yani kaderin gereği şeklindedir.
Bazen hiç aklımızda yokken hayatımıza biri girer. Ve her şey daha güzel şekillenir. Ama ne zaman birini hayatımızda istesek ve bunun olması için uğraşsak işler tam tersi yönde ilerler. Ya da şöyle bir anımı anlatıp konuyu sonlandırayım. Ben üniversiteyi kazandığım ilk senemde 30 tercihimin hiç birine İstanbul'u yazmadım. Çünkü kalabalık şehirden çok kasaba ya da daha küçük tarzda olan şehirlerde yaşamayı seviyorum. Aslen Samsunlu olduğum için orayı yazmıştım ve tuttu. Şöyle söyleyeyim hayatımda yaşamadığım kadar kötü bir sene geçirdim orada. Daha sonra Bursa'ya taşındık. Ve bazı nedenlerden dolayı o okula devam edemedim. Babamın isteği üzerine hiç bir zaman yazmam dediğim İstanbul'u ilk tercihimde yazmak zorunda kaldım. Ve ikinci sınıfı İstanbul'da okudum. Bu seferde hayatımın en dolu ve en güzel günlerini geçirdiğim bir sene yaşadım diyebilirim. Demem o ki; siz ne kadar istemeseniz de kaderiniz bir kere çizildiyse onu yaşamak zorundasınız. Ve emin olduğum bir şey var ki kendi istediğimden bin kat iyi güzellikler yaşadım. Keşke diyorum şimdi. Keşke ilk sene İstanbul'u yazsaymışım. Velhasıl neyin sizin için iyi olduğunu asla tahmin edemiyorsunuz bırakın hasbelkader olanı yaşayın. Ve sonucunda eminim iyi ki diyeceksiniz :)

Yorumlar

En Çok Okunanlar